erdil'e kulak yapmak...
Amatör bir karikatürist için önemlidir erdil... okur, örnek alır, ve hatta yeri gelir taklit edersin... bi bakmışsın kendini onun gibi çizerken bulursun... aslında sıradan bi insan için de önemlidir erdil... zira şu anda evin önünden geçen küçük çocuk kazara onun karikatürlerinden birine rast geldiğinde kendini karikatürist olmak isterken bulabilir... sonra onun da küçükken yapmadığı gibi; ev, araba çizmez... aklından geçenleri çizer, kocaman kocaman gözlü insanlar yaratır...sonra kendi dünyasında konuşturur onları... ilkokulda yarışmalara katılmaz belki ama çizdikleriyle mutlu olur...sonra büyüyüp koca göbekli, çirkin, kel bi adam olur... ama içinde bir erdil yaşar hala... erdil okurken içine serpilen gülücük tohumları hayatı boyunca serpilip yeşillenir, etrafındakilerin de içine neşe tohumu serper... hatta erdil' in arada bir sitesinden paylaştıklarını takip ederse zaten hayatın kendisinin komik olduğunu, o kadar da ciddiye alınmaması gerektiğini anlar... belki üniversitede gelecek korkusu olduğundan istemediği bir bölüm seçer... hani şöyle puanı yüksek, revaçta olanlarından... seçme şansı yoktur belki o kadar da... sonra ona ilerde para kazandıracak bilgiler anlatırken hocası, dersi dinlemez bi şeyler karalar defterinin boş sayfalarına... karaladıkları yine koca kafalı koca gözlü adamlardır... baloncukların içine 'sıkıldım' yazar çoğu zaman... kim bilir belki bi gün mutluluğu ekmeğini eline aldıktan sonra çizeceği karikatürlerde bulur, ekmeğini karikatürden kazanamamasından korktuğu için...kim bilir belki de karikatürü karnını doyurmak için çizmek istemediğinden seçmeye korkar karikatürist olmayı... ama bu onun içindeki erdil'in sonu değildir... erdil bi kere girdi mi içine... kurtulmak olmaz... lanetlenirsin komiklikle, şakayla... çünkü erdil de lanetlidir ağzın kulaklarına varmasıyla... derdi yok değil... herkesin derdi var... ama o biliyor dertlerin geçici olduğunu...
Erdil yoldan geçen küçük çocuk için değildir sadece... yoldan geçmeyip, evde oturan mahmut amca için de vardır erdil... şöyle ki torunlarının okuduğu penguen dergisinin önünü arkasını kontrol ederken... önden görünmeyen, en arka sayfada pusuda bekleyen erdil' e yakalanır... takar gözlüğünü okumaya kalkışır merakından... bakar ki okudukları tanıdık gelir ona... okudukları çocukken onun içinde hüküm süren şeylerdir... aklından geçirip de babasının kızmasından korktuğu, içine attığı duygulardır yaşadıkları... gözleri dolar neşeyle... asık suratla lanetlenmiş suratını, erdilin kulaklara varan ağız laneti alır... etrafındaki güzellik ve mutlulukları fark eder... torunlarını hiç olmadığı kadar içten okşar... torunlarından biri ressam olmak isteyip de babası izin vermediğinde torunundan tarafta yer almak, oğlunun kafasını kırmak için vardır artık... mahmut amca da başta torunları olmak üzere insanların içine mutluluk tohumu serpmektedir...
Bu böyle sürüp gider... erdil'in, kulaklara varan ağız laneti, bi gün tüm dünyayı saracak... siz de bu lanete yakalandığınızda, hayata bakışınızı her ne sebeple olursa olsun değiştirip, geçen dakikalarınızın çoğunu mutlu kılmaya karar verirseniz; olduğunuz yerden zafer işareti yapın... çünkü bu gerçek bir zaferdir ve o zaferin önünde siz göremeseniz de erdil vardır... işte sizin o zafer işaretiniz... aslında erdil'in kulaklarıdır... mutlulukla kaldırılan her zafer işareti erdil'e kulak olur...
kısacası erdil'e kulak yapmak öyle basit bi şey değildir...
bi gün erdil'e kulak yapmanız dileğiyle...
''erdil yaşaroğlu'na''
~ theJacops ~
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder