siz karınca yıldızının hikayesini bilir misiniz..?
anlatıyım:
bu hikaye, yer altından gökyüzüne bir yolculuğun hikayesidir... yıllar önce yer altında büyük bir karınca kolonisinin küçük bir bireyi varmış... işçi karınca... bu karıncanın diğer karıncalardan görünüşte hiç farkı yokmuş... her gün arkadaşlarıyla işe gider, koloni halkı için çalışırmış... arkadaşlarını sever, onlardan ayrılmak istemezmiş... hayatından memnun halde yüzü hep gülermiş... günler böyle geçmiş, ta ki karınca, yer altından yer yüzüne çıkana kadar... üstleri, onun yer altındaki görevlerinde başarılı olduğunu görmüş, yeryüzünün tehlikelerine ve şatafatına hazır olduğuna kanaat getirmiş... işçi karınca, yer yüzündeki görevinin ilk gününü sabırsızlıkla beklerken vakit gelmiş, çatmış... uzun yolculuk sabahın erken saatlerinde başlamış... kalbi hızla çarpıyor, uzaktaki beyaz ışık büyüdükçe kalp atışları daha da hızlanıyormuş... yeryüzüne çıktığında, giderek yaklaşan o beyaz ışığın içindeymiş artık... şaşkınlıkla etrafına bakınarak diğer arkadaşlarını takip ediyormuş... şaşkınlığı çabucak geçmiş... koloniden dışarı çıkmaya alışmış... yeryüzüne çıkmak artık onu biraz olsun bile şaşırtmıyormuş... ta ki gökyüzü onu şaşırtana kadar... kafasını yukarı kaldırdığında oradan oraya hareket eden o karaltıyı görene kadar... gözlerini ondan alamamış... yeni bi dünyaya çıktığı günden daha çok şaşırtmış bu ilginç şey onu... en yakınındaki arkadaşına sormuş heyecanla:
- nedir bu..?
omzuna hızlıca gelen darbeden sarsılan arkadaşı:
- ona serçe derler... bi çeşit kuştur... dikkatli olmasın, arada bir bize saldırırlar...
işlerini bitirip eve döndüklerinde, karıncanın şaşkınlığı hala geçmemiş... heyecanla ertesi günü bekliyor... saatleri, hatta dakikaları saymaktan gözüne uyku girmiyormuş... ertesi gün yine heyecanla yeryüzüne çıkmış... ve tüm gün yukarıda uçan serçeleri izlemiş... bu heyecan, günlere yenik düşmemiş... bir gün olsun azalmamış... ama artık karınca, eski karınca değilmiş... kaptırdığı bu heyecan, onun yüzündeki gülümsemeyi, hayatındaki neşeyi alıp götürmüş... heyecan yerini hayranlığa bırakmış... karınca, serçenin hayatına çok imreniyormuş:
-tanrım..! keşke beni bi serçeye çevirsen...
o kadar içtenmiş ki bu dilek, tanrı ona karşılık vermiş...
-seni serçeye çeviririm fakat aileni ve arkadaşlarını bir daha göremezsin... hala istiyor musun serçe olmak...
serçe şaşkınlık içinde korkarak:
-evet istiyorum... onun gibi uçabilmek için her şeyi yaparım.
tanrı:
- dileğini yerine getireceğim... ama ailen ve arkadaşlarına karşı bu bencilliğin yüzünden, seni hayatın son bulduğunda bir taşa çevireceğim...
ve bir sabah gözlerini açtığında kendini serçe yuvasında bulmuş karınca... tanrının ona verdiği sözün üzerinden o kadar uzun süre geçmiş ki aklından çıkmış bi an o söz...kendini hala karınca sanıp, serçelerin kendilerine saldırdıklarını hatırlamış... korkup aniden irkilmiş... ayağa kalktığında kollarının yerini bir çift kanadın aldığını gördüğünde hatırlamış tanrının kendisine verdiği sözü... şaşkınlıkla mutluluk arasında geçen bi kaç saatten sonra eski hayatı aklına gelmiş... ne arkadaşları, ne ailesi... artık yoklarmış... ama yeni arkadaşlarına alışması uzun sürmemiş... yine bir gün arkadaşlarıyla gökyüzünde turlarken üstlerinde uçan, kendilerinden çok daha büyük bi kuş görmüş... arkadaşlarından birine sorduğunda onun bir kartal olduğunu görmüş... kendisinden çok daha hızlı uçuyor; hatta istediğinde üstlerini bir çarşaf gibi kaplayan pamuksu bulutların üstüne çıkıp gözden kaybolabiliyormuş... serçe, kartala hayran olmuş... ağzındaki şükran dolu laflar artık yerini isyana bırakmış...
- madem beni dönüştürecektin, neden kartal yapmadın ki...!
tanrı, onun bu isyanına kulak vermiş..:
- sen bana serçe olmak istediğini söyledin... kartal değil...
serçe:
- ben kartalın varlığından habersizdim... bilmiyordum... beni kartala çevirir misin... lütfen... daha önce bu iyiliği yaptın... bi daha yapabilirsin... buna gücün var...
tanrı:
- bu dileğini de yerine getireceğim... ancak bu doyumsuzluğun yüzünden seni uzun bi hayattan mahrum ediyorum... çok kısa bir hayatın olacak ve sonra dünyaya veda edeceksin...
serçe kabul etmiş :
- tamam... küçük aciz bir serçe olarak uzun yaşayacağıma... güçlü ve hızlı bir kartal olarak kısa yaşarım...
günler sonra, uyandığında bir kayalığın üstünde bulmuş kendini... o kadar yüksek ve ıssızmış ki, aşağı bakınca başı dönmüş... etrafına baktığında kimseyi görememiş... bilmiyormuş... kimse ona söylememiş kartalların yalnız yaşadığını... artık serçe arkadaşları da yokmuş yanında... ama o halinden memnunmuş... daha hızlı uçabiliyor ve daha uzun mesafelere gidebiliyormuş... yalnız başına geçirdiği günlerden birinde bulutların seyreldiği yerden yeryüzüne çarpan bi ışık dikkatini çekmiş... nereden geldiğini merak etmiş... ve sonra kendi kendine:
- dur bi dakka... neden çıkıp bakmıyorum ki... ben artık bi kartalım... bulutların üstüne çıkabilirim kolayca...
bunu derken, çoktan uzun kanatlarıyla kendini yukarı doğru itmeye başlamış bile... artık bulutların içindeymiş... biraz oyalandıktan sonra daha yukarıda ne olduğunu, o ışığın nereden geldiğini merak etmiş... bulutların üstüne çıkar çıkmaz çarpan ışıkla kamaşmış gözleri... kör olduğunu sanmış... fakat bi kaç saniye sonra geçmiş bu etki... ve karşısındaki kocaman parlayan şeyi fark etmiş... fark etmemesine de imkan yokmuş zaten... o kadar güzel, o kadar parlakmış ki kendini bambaşka bir dünya bulmuş gibi hissetmiş... o parlak şeye bakarken, bulutların kanatlarına kondurduğu nem kuruyuvermiş.... içi ısınmış... bu duyguyu daha önce hiç yaşamamış... ne karıncayken serçelere duyduğu heyecan... ne serçeyken kartala duyduğu hayranlık... bu.. bu bambaşkaymış... saatlerce alamamış kendini o parlak şeyden... ta ki o parlak şey solup, gözden kaybolana dek... anlamış ki, gece gündüz onun yüzünden var... o gidince dünya karanlık ve soğuk... o gelince aydınlık ve sıcakmış... bir gün, içinde duyduğu o engel olamadığı his onu harekete geçirmiş... bi gün gidip bi daha gelmemesinden korkuyormuş o parlak şeyin... ''onsuz naparım'' diye düşünmüş... ve sabaha karşı, karanlıkta yola çıkmış... geri dönmek yokmuş... ona ulaşana dek yükselecekmiş... kanatlarını aşkla çırpıyor, yorulmaksızın ilerliyormuş... epey ilerledikten sonra gözleri kararmaya, nefesi yavaşlamaya başlamış... o kadar yükseklere ulaşmış ki arkasına baktığında, dünya kocaman bir top gibi görünüyormuş... önce yorulduğunu düşünmüş gözlerinin kararmasıyla... fakat sonra tanrının ona verdiği kısa hayatının sonuna geldiğini anlamış... gökyüzünde hayatının son anlarını yaşamış... bu son anlarında ne arkada bıraktığı ailesini... ne de sıra dışı hayatını düşünmüş... son nefesinde bile düşündüğü tek şey, o adını bile bilmediği parlak ve sıcak şeymiş... güneş... güneş olmuş son gördüğü şey de...tanrı onu taşa çevirmiş son nefesini verdikten sonra... gökyüzünde asılı bu taş parçasına, onun güneşe olan bu saf aşkına karşılık, güneşin parlaklığından vermiş biraz da... o gün bu gündür yıldız olmuş parlarmış gökyüzünde bizim küçük karınca... öyle şatafatlı kocaman olanlarından değil... küçük soluk bir yıldız...
gökyüzüne baktığınızda hatırlayın bu hikayeyi... yukarı kaldırdığınızda başınızı ... kim bilir... belki de gördüğünüz küçük yıldızlardan biridir karınca yıldızı...
-tanrım..! keşke beni bi serçeye çevirsen...
o kadar içtenmiş ki bu dilek, tanrı ona karşılık vermiş...
-seni serçeye çeviririm fakat aileni ve arkadaşlarını bir daha göremezsin... hala istiyor musun serçe olmak...
serçe şaşkınlık içinde korkarak:
-evet istiyorum... onun gibi uçabilmek için her şeyi yaparım.
tanrı:
- dileğini yerine getireceğim... ama ailen ve arkadaşlarına karşı bu bencilliğin yüzünden, seni hayatın son bulduğunda bir taşa çevireceğim...
ve bir sabah gözlerini açtığında kendini serçe yuvasında bulmuş karınca... tanrının ona verdiği sözün üzerinden o kadar uzun süre geçmiş ki aklından çıkmış bi an o söz...kendini hala karınca sanıp, serçelerin kendilerine saldırdıklarını hatırlamış... korkup aniden irkilmiş... ayağa kalktığında kollarının yerini bir çift kanadın aldığını gördüğünde hatırlamış tanrının kendisine verdiği sözü... şaşkınlıkla mutluluk arasında geçen bi kaç saatten sonra eski hayatı aklına gelmiş... ne arkadaşları, ne ailesi... artık yoklarmış... ama yeni arkadaşlarına alışması uzun sürmemiş... yine bir gün arkadaşlarıyla gökyüzünde turlarken üstlerinde uçan, kendilerinden çok daha büyük bi kuş görmüş... arkadaşlarından birine sorduğunda onun bir kartal olduğunu görmüş... kendisinden çok daha hızlı uçuyor; hatta istediğinde üstlerini bir çarşaf gibi kaplayan pamuksu bulutların üstüne çıkıp gözden kaybolabiliyormuş... serçe, kartala hayran olmuş... ağzındaki şükran dolu laflar artık yerini isyana bırakmış...
- madem beni dönüştürecektin, neden kartal yapmadın ki...!
tanrı, onun bu isyanına kulak vermiş..:
- sen bana serçe olmak istediğini söyledin... kartal değil...
serçe:
- ben kartalın varlığından habersizdim... bilmiyordum... beni kartala çevirir misin... lütfen... daha önce bu iyiliği yaptın... bi daha yapabilirsin... buna gücün var...
tanrı:
- bu dileğini de yerine getireceğim... ancak bu doyumsuzluğun yüzünden seni uzun bi hayattan mahrum ediyorum... çok kısa bir hayatın olacak ve sonra dünyaya veda edeceksin...
serçe kabul etmiş :
- tamam... küçük aciz bir serçe olarak uzun yaşayacağıma... güçlü ve hızlı bir kartal olarak kısa yaşarım...
günler sonra, uyandığında bir kayalığın üstünde bulmuş kendini... o kadar yüksek ve ıssızmış ki, aşağı bakınca başı dönmüş... etrafına baktığında kimseyi görememiş... bilmiyormuş... kimse ona söylememiş kartalların yalnız yaşadığını... artık serçe arkadaşları da yokmuş yanında... ama o halinden memnunmuş... daha hızlı uçabiliyor ve daha uzun mesafelere gidebiliyormuş... yalnız başına geçirdiği günlerden birinde bulutların seyreldiği yerden yeryüzüne çarpan bi ışık dikkatini çekmiş... nereden geldiğini merak etmiş... ve sonra kendi kendine:
- dur bi dakka... neden çıkıp bakmıyorum ki... ben artık bi kartalım... bulutların üstüne çıkabilirim kolayca...
bunu derken, çoktan uzun kanatlarıyla kendini yukarı doğru itmeye başlamış bile... artık bulutların içindeymiş... biraz oyalandıktan sonra daha yukarıda ne olduğunu, o ışığın nereden geldiğini merak etmiş... bulutların üstüne çıkar çıkmaz çarpan ışıkla kamaşmış gözleri... kör olduğunu sanmış... fakat bi kaç saniye sonra geçmiş bu etki... ve karşısındaki kocaman parlayan şeyi fark etmiş... fark etmemesine de imkan yokmuş zaten... o kadar güzel, o kadar parlakmış ki kendini bambaşka bir dünya bulmuş gibi hissetmiş... o parlak şeye bakarken, bulutların kanatlarına kondurduğu nem kuruyuvermiş.... içi ısınmış... bu duyguyu daha önce hiç yaşamamış... ne karıncayken serçelere duyduğu heyecan... ne serçeyken kartala duyduğu hayranlık... bu.. bu bambaşkaymış... saatlerce alamamış kendini o parlak şeyden... ta ki o parlak şey solup, gözden kaybolana dek... anlamış ki, gece gündüz onun yüzünden var... o gidince dünya karanlık ve soğuk... o gelince aydınlık ve sıcakmış... bir gün, içinde duyduğu o engel olamadığı his onu harekete geçirmiş... bi gün gidip bi daha gelmemesinden korkuyormuş o parlak şeyin... ''onsuz naparım'' diye düşünmüş... ve sabaha karşı, karanlıkta yola çıkmış... geri dönmek yokmuş... ona ulaşana dek yükselecekmiş... kanatlarını aşkla çırpıyor, yorulmaksızın ilerliyormuş... epey ilerledikten sonra gözleri kararmaya, nefesi yavaşlamaya başlamış... o kadar yükseklere ulaşmış ki arkasına baktığında, dünya kocaman bir top gibi görünüyormuş... önce yorulduğunu düşünmüş gözlerinin kararmasıyla... fakat sonra tanrının ona verdiği kısa hayatının sonuna geldiğini anlamış... gökyüzünde hayatının son anlarını yaşamış... bu son anlarında ne arkada bıraktığı ailesini... ne de sıra dışı hayatını düşünmüş... son nefesinde bile düşündüğü tek şey, o adını bile bilmediği parlak ve sıcak şeymiş... güneş... güneş olmuş son gördüğü şey de...tanrı onu taşa çevirmiş son nefesini verdikten sonra... gökyüzünde asılı bu taş parçasına, onun güneşe olan bu saf aşkına karşılık, güneşin parlaklığından vermiş biraz da... o gün bu gündür yıldız olmuş parlarmış gökyüzünde bizim küçük karınca... öyle şatafatlı kocaman olanlarından değil... küçük soluk bir yıldız...
gökyüzüne baktığınızda hatırlayın bu hikayeyi... yukarı kaldırdığınızda başınızı ... kim bilir... belki de gördüğünüz küçük yıldızlardan biridir karınca yıldızı...
~ TheJacops ~
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder