8 Ocak 2013 Salı

hadi size biraz kedimizden bahsediyim


hadi size biraz kedimizden bahsediyim. 

bizim kedi yukardaki kadar küçüktü ilk aldığımızda. aldık dediysem satın almadık elbette. petshop'lardan hayvan alımına karşıyız !! sahiplendik... adeta bir anne bir baba, hatta anneanne, dede olduk ona... bizim gibi ebeveynlere sahip olduğu için şanslıydı kerata. bu sebepten dedik acaba adını şanslı mı koysak ..? yok dedik sonra ukalalık olur. kendimizi övmek gibi olur. sonra baktık ki ayaklarımızın arasında ayaklarımızdan daha küçük bi kıl yumağı dolanıyor. dedik adı ''patik'' ossun. macera böyle başladı, böyle girdi patik hayatımıza.  





ilk günler
ilk günler güzeldi... hey gidi günler... henüz yeni çıkmış dişleriyle ısırmaya çalışırdı. acıtmayınca sevimli gelirdi. gülerdik, eğlenirdik... ayağımızın altında ezilmek için bi çaba sarfediyordu sanki. (şimdi diyorum ki keşke kaza süsü verip üstüne basıp kafasını ezseymişim...korkma şakaydı...valla şakaydı...lan yemin ediyorum bak) ...her neyse... minicikti işte... hani bebekler tuvalet bilmez bezlerine işer sıçar ya bizimkinin bezi de halıydı... kumuna gitmez halıya yapmayı severdi... merak etmeyin artık kumuna yapıyor... o meseleyi kendi aramızda hallettik... günler böyle geçerkeeeennn; bi de baktık kedimiz ergenliğe girmiş... 
şu şekilde yani;












kedimizin öz anne ve babasını nasıldır diye düşünürdük hep... o büyüdükçe gözümüzün önüne gelen fotoğraf netleşti. patik'in annesi muhtemelen şöyle bişeydi:






evet biraz varoş bi kedidir kendisi... bi kaç kere bunu destekleyici teşebbüslerde bulunup kendisini suçüstü yakalamaya çalıştım... yakaladım da... bunlardan bazıları:
1. viskası alıp koltuğun arkasında yemeler. ne var gözümüzün önünde yesen! zaten onu sana veren biziz, neyi kimden kaçırıyosun anlamadım ki. (görgüsüzlük)
2. öyle yavan et yemeeezz... ekmek arası olucaak paşama...
3. kulağı arkaya atıp evin içinde tur atmalar. ( eline tesbih versen çeker... o derece... tesbihin varlığından haberi yok neyse ki...)   
kısacası bi yüzsüzlük, bi isyankarlık  bi ''de get lan!'' halleri yani...

kendisiyle birlikte büyüyüp serpilen bu olumsuz davranışları karşısında onu dışarı atmayı düşünmedim değil...
ama sonra gözümün önüne şu tablo geldi:






sonra dedim Patiğin suçu ne!! içim el vermedi vazgeçtim...



iştahından bahsettim mi?
iştahı oldukça yerindedir... bilir misiniz bilmem, kedilerin damak zevki vardır... süt sevmeyen kedi var mesela... sadece sütaş marka yoğurt yiyen kedi duydum yaa... kaymaklısından... bunlar size şaşırtıcı gelebilir... ama daha şaşırtıcı olan bizim kedi... çünkü onun bi damak zevki yok... aklınıza gelebilecek her şeyi yer... daha bugün mantar sotenin suyunu içti...şalgama bi dil attı... sotenin kendisini de yerdi de ona bırakmadık... şimdilerde annesi gibi yedikleri karşısında fitliğini koruyor... fakat ilerde muhtemelen şu hale gelecek:





 huysuz
kediler her ne kadar huysuz yaratıklar olarak bilinseler de, kendilerinin belli olaylara belli tepkiler vardır. bunu da en çok kuyruklarıyla gösterirler. ama biz, bizimkinin huyunu hala çözemedik... kuyruğunu doğru kullanabildiğinden emin değiliz...




mürüvet
kendisinin cinsi tekir olup hali hazırda pek dikkat çekici bi kedi değildir. aksine dikkat etmezseniz çok iyi kamufle olur. sarmal cinsi kedi sevdiğimden kendisini sarmalla çiftleştirip doğacak olan sarışın torunlarıma Kıvanç ismini koyucam... evet hepsine de kıvanç... kıvanç 1, kıvanç 2,3,4 vesaire vesaire...her baba gibi benim de istediğim bir damat modeli var yani:


bu bir kedi biyografisi değil... bir babanın kızına olan hisleridir..!
yazımın sonuna gelirken biriken duygularıma hakim olamıyorum... gözyaşlarım kağıda... şey pardon ekrana akıyor... o minnacık küçük kız şimdi büyüdü ve genç kız oldu... aylar ne çabuk geçiyor... gün gelecek baba ocağından gidecek kaynanasının yanına... ama ne olursa olsun o bizin gözümüzde hala ilk günkü patik...


şu an kucağımda...
...tam olarak şöyle


END ~



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder